20 Ekim 2009 Salı
birgün umudun kırılır!
bursa-tokat caddeleri kesişimindeki evimizden bazı akşamüstleri çıkar, evimizin yakınındaki yıldız büfeden kapiçinolu brovnilerimizi, mevya suyu ve colalarımızı alır, huzur dolu o caddede yürürdük, fizik tedavin merkezinin oraya kadar,
ve oraya kaldırıma otururduk, başımızda kavak yelleri..
sen mevya suyu içerdin, tellerin vardıya!bense içimi ferahlatması için buz gibi kola..
hiçte mi canımızı sıkan birşey yoktu o zamanlar bilmiyorum, gözlerimin ta içine kadar işlemişti mutluluğumuz..-ah lamadan, -of lamadan muhabbet ederdik, hiç şikayet etmeden hayata, haba kararmaya yakın evin yolunu tutardık yine.. ama evimizin karsısındaki herkese bllandıra ballandıra anlattığımız oysaki çok az bi metrekareye sahip parkımızdada oturmadan eve gitmezdik...
ne günlerdi..
ne olduda değiştik böyle? daha çok hüzünlerimiz ağır basar oldu? kim, ne değiştridi bizi böyle?
sadece hayat demek haksızlık olur değil mi? bizdende kaynaklanıyor galiba, isteklerimizin değişmesinden bakış acımızın farklılaşmasından...
dönebilsek keşke, hep küçük kalsak, ve sdc dizimizdeki yara acıtsa canımızı...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder